Belki de, bir annenin evladına olan koşulsuz sevgisi gibiydi, yüreğinin bir başka yüreğe bu kadar karşılıksız geçişmesi,
Belki de; satranç tahtasındaki iki oyuncunun düellosu gibi,
Belki de; yüreğinde uzun cümleler kurması değil de, susup nokta olması gibi,
Belki de; kendi sesinde onun şarkısını dinlemek gibi,
Belki de; mabet yaptığın gözlere her akşam kirpiklerinden bir bir adamak gibi,
Belki de; sela ile ezan arası kadar bir nefeslik olması gibi,
Belki de; bir evin en kıymetli, nam-ı diğer salonunda misafir olması gibiydi AŞK….
Geldi ve gitti…
Belki de,
Şimdi tam şimdi,
Salonu derleyip toplayıp, etrafın külünü, tozunu alıp ezana yetişme vakti…
A.Tamakan
Ne diyordu.. Sen dünyanın bir ucunda, ben ellerin avucumda.. Kaldık bomboş diyarda..
Aynen öyle, sen oradaki yıldızlara bakarken ben burada ki yıldızlarda gözlerini ararken. İkimizde hercai bir bışlukta🙂
Salonda aşk başkadır.
İlla ki, bundan mütevellit demek ki misafire sürekli jal deyip bir şeyler ikram etmemiz:)
Evet ya, insanlar bi türlü evcilik oynamaktan kurtulamaz…neden acep…
Belki zamanında hiç oynayamadıklarından, belki de fazlaca oynadıklarından.