Dalların gövdeye hem yakın
hem çok uzak olması gibi,
elimi uzatsam dokunacakmışım gibi.
Biraz yorucu ama bir o kadar keyifli bu yolculukta
ardı ardına hızlanıyor adımlarım.
Güneş tepemde sinsice
bir görünüp bir kaybolurken,
rüzgar bacaklarımın arasında hissettiriyor kendini
ve vücuduma dolmak istercesine hafif hafif esiyor.
Arada bir ellerime yüzüme çarpan bu kaya parçacıkları
hunharca içime doluyorlar.
Bir adım ileri iki adım geri gidip geldikçe
rüzgar tüm gücüyle boynuma asılmış,
durmadan bacaklarıma
oradan göğsüme çarpıp duruyor.
Bacaklarım da ki damarların zonklaması
adım atmamı zorlaştırıyor,
her bir adım da her bir engebe de
iyice uyuşuyor.
Şakaklarımdan süzülen damlacıklar,
köprücük kemiklerimi dolduruyor,
elimdeki halat kaskatı kesiliyor ve
gölgesinde kalan bu kaygan zeminde
daha da asılıyorum.
Neredeyse varmak üzereyim,
bir kaç bulut arasına saklanmış güneş
gösteriyor artık kendini.
Son bir kaç adım, bir kaç adım daha ve
ciğerlerimi yakan o dağ havası.
Bu muazzam tepenin
yeşiline bırakıyorum kendimi,
ağaçların arasından sızan güneş
gözlerimde ışıldıyor şimdi.
Bir bir dokunuyorum bulutlara,
burası…burası zirve…!
A. Tamakan