Gece
gecenin ortasında hüzün,
hüzünün ortasında ben
benim ortam, ortadan ikiye ayrılmış
çatırdamış
kırılmış
yarılmış
bir yarısı güne
diğer yarısı geceye varmış
sana bana hiç bir şey kalmamış…
Gece,
damıtırken karasını göğsüme,
barut kokusu sarıyor yüzümü
gözlerim de yıldız tozları uçuşuyor
saçlarım demirleniyor boğazıma
kaburgalarım çatırdamaya başlıyor
aradan yıldızlar kaçışıyor gökyüzün’e
ufuk çizgisi beliriyor gözlerinde
yosunlarla kapatıyorum gözlerimi
üryan kalıyor deniz, dalgalar çekildikçe
yükü tek başına sırtlamış bir gemi
soluklanıyor şimdi karada
öpüşürken denizyıldızları yakamozlarla
sofra kuruluyor gökyüzünde
bir parça umudun kırıntılarıyla
yıldızlar kaynıyor göğ’ün harında
bulutu üzerinde tütüyor
arzularımdan dumanlar çıkıyor
tene ter damladıkça
kaynayan yaralar kabuk bağlıyor
kokusu dağılıyor
rüzgar da nasipleniyor kendince
tenhada serseri serseri esiyor
gönlümün dalları savruluyor
bozgundan dört nala kaçışan kargalar gibi
özgürlüğe yelken açıyor gönlümün göğsü…
Gece,
gecenin ortasında düş,
düş’ün ortasında ben
benim düş’üm yekpare
bir yarısı güne
diğer yarısı geceye varmış
uçsuz bucaksız semada ruhlarımız…
A.Tamakan
Gök bağırıyor seninle.
O kadar çok seslendim ki zamanında ona, o da öğrendi artık bana eşlik etmeyi 🙂